AŞK’A DAİR / NALAN GÜVEN
ŞİİRLERDE AŞK
Seni Seviyorum
Tanımadığım bütün
kadınlar adına seviyorum seni
Yaşamadığım bütün
çağlar adına seviyorum seni
Enginlerin kokusu
sıcak ekmeğin kokusu adına
İlk çiçekler adına
eriyen kar adına
İnsanın ürkmediği temiz
kalpli hayvanlar adına
Sevmek adına
seviyorum seni
Sevmediğim bütün
kadınlar adına seviyorum seni
Kim yansıyor bana sen
değilsen ben kendimi pek az görüyorum
Sensiz uzayıp giden
bir çöl görürüm yalnız
Geçmiş ile bugün
arasında
Bütün bu ölüler vardı
atlayıp geçtiğim samanın üzerinde
Delemedim aynamın
duvarını
Yaşamı sözcük sözcük
öğrenmem gerekti bana
Unutur gibi
Benimki olmayan
bilgeliğin adına seviyorum seni
Sağlık adına
Yalnız kuruntu olan
her şeye karşı seviyorum seni
Zorla tutmadığım bu
ölümsüz yürek adına
Sen kuşku sanıyorsun
kendini oysa akılsın
Sen başıma yükselen
güneşsin
Güvendiğim zaman
kendime.
Paul Eluard *
* “Baudelaire’den Günümüze Fransız Şiiri Antolojisi”, Ahmet Necdet, Adam
Yayıncılık, 1997
Ne güzeldir kelimelerin içine
saklanmış duyguların yüreği titretmesi, gözlerden damla damla yaş olup düşmesi,
dudaklarda tatlı bir tebessüme dönüşmesi…
Kalemin kalbe yazılan bu gücüne
kim hayır diyebilir ki?
Aşkın şiirsel sunumu daha bir
derinden etkilemez mi yangına düşmüş yürekleri?
Dünya ve Rus edebiyatının önemli
ismi Aleksandr Puşkin’in 1800’lü yılların başında yazdığı şiirindeki
mısralarında, “Ağır aksak geçiyor günlerim… Ve her an, çoğalıyor solgun
kalbimde… Tüm acılarını mutsuz aşkın… Ve kaygıdan çıldırmış gibiyim…” sözleriyle
günümüzde dolaşarak, aşkın zaman, din, ırk kavramına bağlı olmadan sadece ve
sadece gönüllerde ortak bir lisan ile buluşabildiğinin de bir göstergesi değil
midir?
Ve böylece ortak bir dil bulur
aşıklar aralarında… Acıları bir, sevinçleri benzer ve hasretleri aynı… Belki de
onları içine çeken sır, perdelenmiş mısralar içinden bulup çıkarmaktır kalp
burukluklarını ve hatta kimi zaman okunan her bir dizede kendi şiirini
yazmaktır yeni baştan…
Şiir, “Hasretinden prangalar
eskittim…”diyen Ahmet Arif’in acısını taşımak, “Ben sana mecburum…”diyen Atilla
İlhan’ın çaresizliğini yaşamaktır. Gecenin bir yarısında okuyarak uykuları
kaçıran mısra ile şair olmak, yalnızlığı bölüşmektir kimi zaman.
Mevcudiyetimizin gerçek sebebi olan
aşkı, Fuzulî’nin kaleminden dökülen ‘Leylâ ve Mecnun’ şiirlerinden yola çıkarak
saflaştırmak ve İlahi Aşk’a ulaşmaktır.
Şairliği on iki yaşında başlayan
büyük üstat Necip Fazıl için ise, “Biz şiiri iman için bilmişiz,” diyerek
kendini takdim ettiği eserlerinde Allah aşkını yürekten kağıda geçirmektir.
Aşkı ölümsüzleştirmek ve bu
amaçla her okunuşta şahit olanların çoğalması ile sevdayı sonsuzluğa adayarak kuşaklar
boyu sürecek bir serüvenin içinde yaşatmaktır.
Ümit Yaşar Oğuzcan’ın ‘Aşka Dair
Nesirler’ i için oğlu Lütfi Oğuzcan der ki;
“Kendini aşka adamış, aşka tapmış
bir adamın bir araya gelemeyeceğini bildiği bir kadına sevgisini, ikilemlerin
yarattığı acıları, düşlerini dile getirişinin ürünüdür bu kitap. Sevenin
sevilene dil döküşüdür…”
Evet, bir dil döküştür çoğu zaman
şiir… Taş bir kalbi yumuşatmaya adanmış duadır… Sevgiliye yakarıştır… Ayrılığa
isyandır… Bir ümittir sevdadan anlayana…
Aşk
imkânsızlıksa eğer ve sonu olmayan bu yolda geri dönüş de yoksa, şiir bu yolu
çiçeklerle bezemenin, gönül ateşini harlarken bir yandan da su serpmenin geçici
çözümüdür belki de. Düş gücüyle ve hayalle imgeleri birleştirip coşkuları
bastırmanın, sevdayı haykırmanın ve aşkı hissedebilen yüreklerle paylaşmanın
bir şeklidir.
Peki ya siz hiç sevdiğinizden bir
aşk şiiri aldınız mı? Ya da birkaç satır olsun aşkınızı ona yazdınız mı?
Sahibine ulaştırılmamış, bir defter arasında saklanmış ya da bir gün kızıp
atılmış mısralarınız da mı yok?
Yarınlara bırakılacak değerli bir
hazinedir sözcüklerimiz. Acemi birkaç cümleden bile oluşsa kendi şiirimizi
yazmak için mutlaka fırsatımız olmalı…
Ancak yazabildiğimiz sürece aşk,
şiirini kaybetmeden sonsuza bizden bir iz olarak kalacaktır…
Aşk ile yol almanız dileğiyle.
Şiirlerinle…
Islak sokaklarda silinir ayak izlerim
Düşerim dilinden dökülen bir hecenin peşine
Uykuların haram karanlığında
Ne geceler anlar ıstırabımı
Ne ayak ucumdaki yalnızlık
Mecal kalmamış sensiz gönlümde
Sızlar yüreğimin bir köşesi
Sadece şiirlerinle paylaşırım ayrılığı
Sözcüklerinin arasından geçerken
Çöle inen nur gibi aydınlanır matemim
Aşkınla bitap yüreğe derman olup
Hüznüme eş koşar sevdası mısralarının
Nalan Güven