HOŞ GELDİN EY AŞK…
Bilir misiniz Tahir ile Zühre’nin
hikâyesini? Karşılık beklemeden sevmeye en güzel örnektir. Bakışmadan görmeye,
konuşmadan dinlemeye, dokunmadan hissetmeye ve de hasret ile yanıp gülümsemeye
benzer sevdanın tadı. Bin acıya bedel ödenir de vefa bile aranmaz maşukun
gölgesinde. Karşılığı gönüle düşen ateştir, uykuyu çalan hayaldir. Belki de
birazcık umut, sevgilinin gönlünde ayrılan bir köşeye…
Neden mi konumuz hep aşk?
Yüzyıllar öncesinde kalan sevda masallarını günümüze taşıyan başka bir güç var
mı bu dünyada?
Aramakla geçer insanoğlunun ömrü…
Âdem ile Havva’dan bu yana süregelen bir serüven bu. Kimi penceresinin önünde
seher vakti ettiği duanın ruha verdiği huzur gibi kavuşur sevdiğine, kimi bir
ömrü geçirir o pencerede sevgiliyi beklemekle. Şikâyetçi değildir ne
bekleyişten ne de zamanın insafsız gülümseyişinden. Cefa zevktir aşığın
yolunda. Bir ümit kırıntısı ile ne sofralar kurulur o gönülde. Hayallerden
meze, şarkılardan meşk edilir. Zühre yıldızını şahit kılıp karanlıklar içinde
bir bekleyiştir sevda türküsü. Zaten aşk insanın kendinden geçmesi değil midir?
Ya da kendine yenilmesi? Şafağa ermeden geceye gün doğmasını ummak kadar
imkânsız olsa dahi vuslat kozasına erer elbet her duanın sonu. Sevgilinin
uykusuna bekçi olup mumu eksik sofrada aşka kaldırılan kadeh tek gecelik de
olsa, tekrar edilir her düşün kollarında. Ateşe değdiğinde yanacağını bilen
pervane misali dört dönülür ışığın etrafında. Zühre’nin Tahir’i beklediği gibi,
Tahir’in Zühre uğruna nice sevdalardan vazgeçtiği gibi bir avuç toprağa razı
kesilir dünya malı. Aynalar gizler gerçeği, sırrı dökülmedikçe gönülden. Aşktır
kaleme değen, dilden dökülen. Masal olur anlatılır, hikâye olur dinlenir, roman
olur okunur. Aşk öldürür ama ölmez. Her toprakta yeni bir can bulur, filiz
verir. Tek ihtiyacı yağmur yüklü buluttur.
Tıpkı Nâzım Hikmet’in dediği gibi;
“Tahir olmak da ayıp değildir, Zühre olmak da…” Bütün iş yürekte…
Aşk ile yol almanız dileğiyle.
NALAN GÜVEN / EDU&ART KÜLTÜR SANAT DERGİSİ /KASIM2012- Syf 46
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de
ayıp değil
bütün iş Tahir ile Zühre
olabilmekte
yani yürekte....
Mesela bir barikatta dövüşerek
mesela Kuzey Kutbu'nu keşfe
giderken
mesela denerken damarlarında bir
serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre
olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de
ayıp değil..
Seversin dünyayı doludizgin ama o
bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan ama
o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye elmanın da seni sevmesi şart
mı?
yani Tahir'i Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil...
Nâzım HİKMET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder