
Gülleri sevmezdim küçükten beri. Bahçemiz gül ağaçları ile doluydu,
yasaktı o bahçede koşup oynamak bana. Koklamak için uzansam bir dala, mutlaka
batan bir dikenin acısı ile irkilirdim her defasında. Ben onlara dokunmak
istedikçe kaçtılar benden, sevmek istedim sevmesine ama belli edemedim yeterince.
Sonunda yenildim acıya, sevmekten vazgeçtim.
Ama her nerde bir dal kırmızı gül görsem başımı çevirip bakmaktan da
alamadım kendimi. Benim çocukluğumun yasaklı bahçesinin dokunulmazlarıydı
onlar.
Bir gün sen geldin hayatıma, elinde bir kırmızı gül. Önceleri ürktüm,
kaçtım seni sevmelerden. Dokunduğumda canımı acıtacaksın, elimi kanatacaksın
sandım. Yumuşacıktı dikenleri senin güllerinin, tenime değince bir sıcaklık
yayılıyordu, içimi ısıtıyordu. Kokusu yasaklı bahçemdeki güllerin kokusuna hiç
benzemiyordu, biraz çilek, biraz menekşe hatta biraz da yasemindi. İçime
çektim, ruhuma doldun.
Ben seninle sevmelere başladım gülleri. Her eve gelişte getirdiğin
kucak dolusu sevginle demet demet aldım, gönül vazoma yerleştirdim onları. Bazı
geceler çok susuz kaldılar, sen unutsan da su vermeyi ben besledim. Bazı
geceler çok yalnızdılar, üşüdüler ama ben ısıttım.
Gülleri sevmem seninle başladı. Ben gülleri sevdim sen beni sev
istedim. Hem de daha çok, her gün biraz daha çok. Ve ben bileyim istedim, beni
güllerden daha çok sevdiğini.
Ben hayatı da seninle sevdim tıpkı güller gibi. Seni sevmeler yetmedi
bana, istedim ki beni sevmeler de yetmesin sana. Dikenlerim batsa da, kimi
zaman acıtsam da sen vazgeçme benden, beni sevmelerden.
AYTEN / Syf 104
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder