Başımın üzerinde bangır
bangır bağıran yüksek volümlü şu müziği susturmanın bir yolu olmalı. Düşüncelerimle
baş başa kalmak için burayı seçmem gibi buzlu kahvenin hararetimi bastıracağını
sanmam ne büyük yanılgı. Her yudumda boğazımı serinleten sahte hissin ardından
alevler yükselirken iç yangınını söndürecek bir çarenin henüz keşfedilmemiş
olduğunu anlıyorum. Bardağımdaki büyükçe buzdan birini çıkartıp şakaklarımda,
ensemde, boynumda gezdiriyorum. Parmaklarımın arasından eriyip akarken kahvenin
kalıntıları değdiği yerlerde lekeler oluşturuyor. Üzerinde kahverengi damlalar
belirmeye başlayan beyaz gömleğim ruhum kadar kirli değil henüz. Bir yolu
olmalı bu pislikten çıkışın. Kine, nefrete bulanmış ruhu ancak ilahi bir aşk
temizleyebilir. Yeryüzünde kaç kula nasip olmuştur böylesi bir aşk? Âdem
gerçekten Havva’ya aşık olmuş mudur ya da Havva Âdem’e? Aşk adına yazılmış tüm
kitaplarda arayış vardır. Bulan olmamıştır aradığını. Asıl olan yola çıkmak,
kızgın asfalt üzerinde şikâyetsiz, yönsüz, sonsuz yürümektir belki de… Kim
bilir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder