Ne
zaman yazmaya başladım sana? Seni tanımadan evvel mi?
Yoksa
beni düşündüğün bir gecenin sabahında yazdığın o mektubu okuduğumda mı? Gönlüme
ateşin düştükten sonra mı alev sardı parmaklarının değdiği tenimi?
Kaçmaktan
söz ederken koştum yanına bir tünel kuytusunda…
Tahta
yuvarlak bir masa, ufak bir kuruyemiş kâsesi, yarısı içilmiş bira bardağı ve
sen kucak açtınız kaçak zamana…
İlk
kez değdi yüreğine başım… Tek bir kalbe dönüştük sarıldığım kollarında… Tatlı
bir bahar soğumuş ellerimi ısıttı…
Söz
neydi? Benden önce kim geldi? Başka kimler gelecekti? Sildim tüm soruları…
Cevaplar sana çıktı…
Tünel
rüzgârı üşütürken dönüş yolunda kulağımda fısıltısı kaldı sözlerinin… Saçlarımda
nefesinin ılıklığı… Ve ben her adımda sana yaklaştım…
Nereye
varacağımı bilmeden aktı Nisan yağmurları gözlerimden…
Dudağımda
bir şarkı… Gölgemde sen…
Ve
peşimde Tünel Rüzgârı…