Omzunda
hüngür hüngür ağlayabilseydim keşke… Sana anlatabilseydim sensiz geçen onca
günü, geceyi… Hesabını sorabilseydim, yüzüne, sesine hasret yıllarımın… Beni
sensiz kalmaya mahkûm ettiğin o günden beri, hayatın tüm kapıları kilit kilit
üstünde… Hiç de uğraşmıyorum açmak için… Hafifçe aralanacak olsa ben
kapatıyorum açılan kapıları…
Hani
beni kollarının arasına alıp sımsıkı sarıldığın o resmimiz var ya! O resim aynanın
bir kenarında… Çok dayanılmaz oldu mu hasretin, kapatıyorum gözlerimi,
giriveriyorum resmin içine… Kolların sarıyor beni. Sıcağını hissediyorum.
Kulağıma şarkılar mırıldanıp, hatta içinden beni sevdiğini bile söylüyorsun…
Sen de
özlüyorsun beni biliyorum… Gittiğin yerlerde, genç bir kız gördüğün zaman dönüp
başını bakıyorsun… Dudaklarında buruk bir tebessüm, ‘Büyüdü mü şimdi bu kadar?’
diye kendi kendine soruyorsun…
Arada
birkaç mektubun geliyor… Hepsini defalarca okuyup başucumdaki çekmecede
saklıyorum… Uyumadan evvel her gece, bir daha bir daha okuyorum… Her bir
mektubunda, uzun uzun nasihatler edip, ‘Hayat mücadele etmektir, dayanmalısın!’
diyorsun. Hiç bir mektubun neden beni bu mücadelede tek başıma bıraktığını
anlatmıyor… Ve hiçbir sorunun cevabı açıklamıyor, bu hayat neden sensiz baba?
Yıllar oluyor sana bu mektubu yazalı...
Özlemin daha da büyüdü içimde. Artık dönemeyeceğin kadar uzaktasın biliyorum...
Biliyorum ama telefon rehberimde numaran kayıtlı duruyor, silemiyorum bir
türlü. Sanki arasam, "Alo" diyen sesini duyacağım, sanki hep bir adım
gerimdeymişsin, sanki adımlarımı gözlermişsin gibi...
Çocukken ağladığım zamanlarda
hep, "Baba" diye ağlardım. Büyüdüm büyümesine fakat hâlâ senin
çocuğunum. Ağlamıyorum eskisi gibi ama bazı zamanlar yine içimden sana "Baba"
diye sesleniyorum, duyuyor musun?
"İnşallah" demiştin o
son telefon konuşmamızda, "İnşallah birlikte daha çok görecek günlerimiz
var..." Ben senin o ümidinde kaldım. Severek yaşadığın bu dünyadan
istemeden gidişinde takıldım... Bana öğrettiğin neşeli hayat şarkılarının
içinde arar dururum nicedir seni... Çaldığın piyanonun tuşlarında parmaklarının
izi görür, kulağımda sesini duyarım; "Sevemez kimse seni benim sevdiğim
kadar..."
O şarkının sözleri gibi sen de
her gün beni düşünür, her gün beni anar mısın?
Özledim baba... Karşına alıp öğüt
vermelerini, gençlik anılarını dinlemeyi ve sen anlatırken ben yanında bir
nokta kadar küçülmeyi... Özledim daha bir çok şeyi... Senden kalan ve yaşamak
için ötelere bıraktığımız o geleceği...
Bir babalar gününde sana aldığım
o çerçevede resmimiz olsun istemiştim. Belki de gerek yoktu, sen daha iyi
bilirdin. Bak yine babalar günü geldi. Bu yıl da diğer yıllarda olduğu gibi
sana hediye seçeceğim ve kıskanacağım babası olan çocukları.
"Baba" diye seslenmeyeli
ne çok oldu... İşte bu yüzden sevmiyorum Haziran ayını.
http://edebiyatist.com/2015/06/iste-bu-yuzden-seviyorum-haziran-ayini-nalan-guven/
Siz, sevmeye devam edin Haziran ayını...
YanıtlaSilNe mutlu, duygularını bu kadar güzel ifade eden bir evlada sahip bu babaya...
Ne mutlu, böyle bir babaya sahip olmuş, bu güzel yürekli evlada...
Fânî ve ebedî alemdeki tüm babaların babalar günü kutlu olsun...
Gönlünüze, yüreğinize, kaleminize sağlık sayın Nalan Güven... 😊
TEŞEKKÜRLER SEVGİLİ OKURUM :)
Sil