Bitti
mi yani şimdi?
Gittin
mi sen bilmediğim bir uzağa?
Hayatının
hep bir yerlerinde olacaktım hani?
Ne korkunç bir rüyaydı… Duyduğum çığlık bana mı aitti?
Ter içinde uyandım. Bulut’un, “Özlemiyorum!” diyen sesi duvarlara çarpıyordu.
Annemin sözü geldi aklıma, beni rahatlatmak istercesine, “Rüyaların tersi
çıkar…” diyordu.
Ya gerçekten beni unuttuysa ve artık özlemiyorsa...
Tüm yaşadıklarımız onun kurgusunu yaptığı bir senaryodan ibaret olup, sonu da
onun yazdığı gibi noktalandıysa… Böyle mi yaşanıyordu ayrılıklar?
Ve sen bilmiyorsun kızıl bir alev kaplıyor içimi…
Olması gerektiği gibi oluyor sana göre… Bitmesi
gerektiği gibi bitiyor bir çırpıda…
‘Özlemiyorum!’ diyebildiğin gibi, anlamsız birer anıya
dönüşmüş yıllarımız… Üzerinden geçen binlerce yabancı adımla silinmiş birlikte
yürüdüğümüz yollar… Sigaranı paylaşmıyor, başımı omzuna dayayamıyorum ne
zamandır… Artık ölçülebilir bir uzaklığa dönüşmüş fısıltıyla konuşabilecek
kadar yakın mesafeler… Gri bulutlar çökmüş koca şehrin kubbesine, ha yağdı ha
yağacak yalnızlığımın yağmurları ve sürüklenecek takvimin koparılmış sayfaları
arasına sıkışmış ümit kırıntılarım…
Bu muydu olması gereken? Oyunun sonunu sen miydin yazan?
Artık okunmaz oldu geleceği olmayan replikler…
Yüzümüze gözümüze bulaştı hayal maskesinin sahte boyası… Ve bu kadar yalan
mıydı yazılanlar… Siyah gözler… Şiirler…
Bilmez misin kızdırınca demiri kor haline gelir,
yanmaz alev alev ama kıpkırmızıdır. Ya sıçradıysa bir kor zerresi yüreğine…
Küçük bir oyun uğruna sönmeyecek bir ateşi yakarken, hiç ihtimal verdin mi
elinin de yanacağına? Ya da seneler sonra pişmanlık ateşinin yüreğini
dağlayacağına…
Ama ne önemi var… Olması gerektiği gibi oluyor her şey
sana göre…
AŞK ÖLÜMDÜR / Syf 239
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder