Ayrıcalık mıdır akıl
sağlığı yerinde bir insan olmak?
Sokaklar akıllıyım diye geçinen ruh hastaları ile doluyken, aklın
oyunlarına ayak uydurmak pahasına bataklığın balçığında debelenmek veya dere
kenarındaki yosun tutmuş bir kaya parçasının üzerine tünemiş gibi bu dünyayı
uzaktan izlemek… İçinde olmak istemediğimiz bir düzenin çarkını çevirmeye
zorlanmak…
Belki de delilik sınırlarında dolaşırken, yerimizi devredeceğimiz
evlatlarımıza verdiğimiz öğütlerin ardına saklanacak kadar akıllıyız her
birimiz. Ya da inanmadığımız, inanmış gibi yaptığımız veyahut inanmak zorunda
bırakıldığımız toplum baskılarının gönüllü elçileriyiz. Düşünmeye zaman
ayırmadan, düşünmekten korkarak gündelik yaşamı harcayan, keşkeleri çoğaldıkça
mutsuzlaşan bireyleriz. Akıl hastanelerini dolduranları, “deli” kelimesinin
içine hapsettiğimiz küçümseme, alay, dışlama, acıma ve daha birçok benzeri
sözcükle üstü kapalı yargılarken, aslında çok bizden olan ama bizde olmadığını
varsaydığımız kişilik bozukluklarını yok sayarız.
Oysa ki; ölümün varlığından nefes
almak kadar emin olup, her nefes alışla ölüme bir adım yaklaşıldığını
umursamayacak veya yokmuş gibi var sayacak kadar hayatın gerçeğidir bu. Belki
de ölümle yüzleşmek kadar korkutucu bir gerçek olduğu için bir kaçıştır. Her
gün yapay bir köprünün üzerinde yarınımıza geçiş yaparken o köprünün bir gün
kırılacağını düşünmeden aklımıza güvenir, bize uymayan fikir ve davranışları
yargılarız. Yarının bizler için ne sürprizler hazırladığını bilmeden…
Delilik sınırlarında akıl ararken; gün gelip
yeşil parmaklıklı bir binanın ardından dünyaya bakacağımızı tasavvur dahi
etmeden, gözü açık gerçek dışı bir rüyanın esareti içinde yaşar gideriz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder