3 Ocak 2014 Cuma

DELİLİK SINIRLARINDA AKIL ARARKEN...



Ayrıcalık mıdır akıl sağlığı yerinde bir insan olmak?  Sokaklar akıllıyım diye geçinen ruh hastaları ile doluyken, aklın oyunlarına ayak uydurmak pahasına bataklığın balçığında debelenmek veya dere kenarındaki yosun tutmuş bir kaya parçasının üzerine tünemiş gibi bu dünyayı uzaktan izlemek… İçinde olmak istemediğimiz bir düzenin çarkını çevirmeye zorlanmak…
Belki de delilik sınırlarında dolaşırken, yerimizi devredeceğimiz evlatlarımıza verdiğimiz öğütlerin ardına saklanacak kadar akıllıyız her birimiz. Ya da inanmadığımız, inanmış gibi yaptığımız veyahut inanmak zorunda bırakıldığımız toplum baskılarının gönüllü elçileriyiz. Düşünmeye zaman ayırmadan, düşünmekten korkarak gündelik yaşamı harcayan, keşkeleri çoğaldıkça mutsuzlaşan bireyleriz. Akıl hastanelerini dolduranları, “deli” kelimesinin içine hapsettiğimiz küçümseme, alay, dışlama, acıma ve daha birçok benzeri sözcükle üstü kapalı yargılarken, aslında çok bizden olan ama bizde olmadığını varsaydığımız kişilik bozukluklarını yok sayarız.
Oysa ki; ölümün varlığından nefes almak kadar emin olup, her nefes alışla ölüme bir adım yaklaşıldığını umursamayacak veya yokmuş gibi var sayacak kadar hayatın gerçeğidir bu. Belki de ölümle yüzleşmek kadar korkutucu bir gerçek olduğu için bir kaçıştır. Her gün yapay bir köprünün üzerinde yarınımıza geçiş yaparken o köprünün bir gün kırılacağını düşünmeden aklımıza güvenir, bize uymayan fikir ve davranışları yargılarız. Yarının bizler için ne sürprizler hazırladığını bilmeden…
Delilik sınırlarında akıl ararken; gün gelip yeşil parmaklıklı bir binanın ardından dünyaya bakacağımızı tasavvur dahi etmeden, gözü açık gerçek dışı bir rüyanın esareti içinde yaşar gideriz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder