15 Mayıs 2014 Perşembe

YAĞMUR EVİ




Kelebeklerin dansını izliyorum... Mehtabın büyük bir bulutun ardına saklandığı o gece, Karlov Köprüsü’nü aydınlatan sarı ışıkların çevresinde binlerce gölge uçuşuyor. Uzaklardan gelen müziğin eşliğinde yaptıkları bu muhteşem valse ben de katılmalıyım. Önce kollarımı kaldırıyorum yukarılara, sonra ayaklarım kendiliğinden ritme uyuyor. Rüzgârın esintisi bana kollarında dans ettiğim rüya geceyi getiriyor.

Evet, yağmur evindeyim. Ben taktım bu ismi. Çünkü yağmurlu bir akşamüstü mutluluğun yanıma gelmesini orada beklemiştim. Çok geç olmuştu gelmesi. Hava kararmış, sessizlik çökmüştü. Kapım çalındığında midemde dans eden yüzlerce kelebek kanatlarını çırpmaya başlamıştı. Ve o kapıdan girdiğinde yağmur dinmişti. Boynuna atlamıştım, öpücükler kondurmuştum dudaklarına. Havalara kaldırmıştı beni. Etraf aydınlanmıştı dolunayın ışığıyla. O gece mutluluğun kollarında uyumuştum. Sabah güneşli bir güne merhaba derken, yağmuru özleyeceğimi biliyordum. Yağmur evi bir gecelik mutluluk için kapılarını açmıştı çünkü…

Köprü üzerindeki kelebeklerin dansı, mehtabı kapatan o kocaman bulutun gitmesiyle sona eriyor. Binlerce kelebek kendini köprünün boşluğundan serin sulara bırakırken havada kar yağışını andıran görüntü ile önce ellerim, ardından bedenim ve yüreğim buz kesiyor. Anlıyorum ki bu dans kelebeklerin ölüm dansıymış.
Bir gecelik son dans… Tıpkı Yağmur evindeki gibi…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder