8 Şubat 2014 Cumartesi

ÇULSUZUN HİKÂYESİ




Önceleri Ortaca’ya gidip yüz yüze konuşmak daha akıllıca geldi. Ama gideceğim günler yaklaştıkça bu fikir o kadar da cazip gelmemeye başladı.
Söyleyeceklerimi önce bir kâğıda yazdım. Bak kızım diyecektim. Yok yok böyle bir ifade ile başlamak kabalık olurdu, ne de olsa iki yıl mektuplaştık kızla. Sevgilim de diyemedim. Gerçi mektuplarda yazıyordum ama o ne de olsa mektup. Birkaç saatliğine otobüs yolculuğunda gördüğüm birine ikinci görüşmede sevgilim demek yürek işi. Anlayacağınız o yürekte bende yoktu.
Hani içim de ısınmamış değildi ona. Hatta bir aralar kendi yazdıklarıma bile inanır olmuştum. Ya da inanmak istemiştim. Yazdığım mektuplar yalnızlığımı dolduruyordu. Bir de askerde herkesin bir yavuklusu vardı. E bizde anlatıp havamızı atmasak olmazdı.
Ama şimdi düşünüyorum da yazık ettim kıza. Allahın garibi aşık oldu benim gibi çulsuza. Belki de bana değil yazdıklarıma. Ama oldu işte bir kere.
Neyse bin bir provadan sonra atlayıp gittim Ortaca’ya. Son durakta geri dönmeyi de düşünmedim değil. Sonra dedim koca adam oldun, iki kelime etmekten mi acizsin. Hadi oğlum cesaret. Diye diye vardım.
Gittim ama gitmez olaymışım. Bana bütün aile el birliği ile oyun ettiler. Kıza yazdığım mektupları bulmuşlar. Amaç beni oraya çağırıp kızı bana vermekmiş. Önce bir güzel yedirip içirdiler. Ardından sanki kız istemeye gitmişim gibi babası tutuğu gibi yüzükleri parmağımıza geçiriverdi. Ne olduğumu ne diyeceğimi şaşırdım. Ağabeyi belindeki silahı bana göstermese kaçıp gideceğim çoktan. Ya sabır deyip her dediklerine kafa salladım. Elbet benim de bir bildiğim vardı.
Sonunda evlendik. Evlenmeden evvel babasından dükkân için iyi bir sermaye de aldım. Bu devirde iş kuracak sermayeyi adama kendi babası zor verir. Eee o kadar da olacak. Aslan gibi damat aldılar. Onların oyununa göre ben de bir oyun yaptığımı sandım böylece. Ama toyluk işte. Dükkâna karşı hayatımı verdiğimi anlamamışım. Güya hesabıma göre işleri büyütüp kıza yol verecektim. Evdeki hesap çarşıya uymadı. İşler büyüdü büyümesine, aklın almayacağı paraları kazandım. Kazandıkça daha çok harcadım. Karı, kız, içki, kumar ne istersen var.
Sonra ne mi oldu? Bir gecede kumar masasında kaptırıverdim dükkânı. Şimdi ne beğenmediğim karım, ne de oyun yaptığımı sandığım dükkânım var. Beş parasız kaldım yine. Köpek gibi pişmanım pişman olmasına ama gidip af dileyecek, her şeye yeniden başlayacak cesaretim de yok. Meğer çulsuzun aptalı olmak ne zormuş be…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder