Önceleri Ortaca’ya
gidip yüz yüze konuşmak daha akıllıca geldi. Ama gideceğim günler yaklaştıkça
bu fikir o kadar da cazip gelmemeye başladı.
Söyleyeceklerimi önce
bir kâğıda yazdım. Bak kızım diyecektim. Yok yok böyle bir ifade ile başlamak
kabalık olurdu, ne de olsa iki yıl mektuplaştık kızla. Sevgilim de diyemedim.
Gerçi mektuplarda yazıyordum ama o ne de olsa mektup. Birkaç saatliğine otobüs
yolculuğunda gördüğüm birine ikinci görüşmede sevgilim demek yürek işi.
Anlayacağınız o yürekte bende yoktu.
Hani içim de ısınmamış
değildi ona. Hatta bir aralar kendi yazdıklarıma bile inanır olmuştum. Ya da
inanmak istemiştim. Yazdığım mektuplar yalnızlığımı dolduruyordu. Bir de
askerde herkesin bir yavuklusu vardı. E bizde anlatıp havamızı atmasak olmazdı.
Ama şimdi düşünüyorum
da yazık ettim kıza. Allahın garibi aşık oldu benim gibi çulsuza. Belki de bana
değil yazdıklarıma. Ama oldu işte bir kere.
Neyse bin bir provadan
sonra atlayıp gittim Ortaca’ya. Son durakta geri dönmeyi de düşünmedim değil.
Sonra dedim koca adam oldun, iki kelime etmekten mi acizsin. Hadi oğlum
cesaret. Diye diye vardım.
Gittim ama gitmez
olaymışım. Bana bütün aile el birliği ile oyun ettiler. Kıza yazdığım
mektupları bulmuşlar. Amaç beni oraya çağırıp kızı bana vermekmiş. Önce bir
güzel yedirip içirdiler. Ardından sanki kız istemeye gitmişim gibi babası
tutuğu gibi yüzükleri parmağımıza geçiriverdi. Ne olduğumu ne diyeceğimi
şaşırdım. Ağabeyi belindeki silahı bana göstermese kaçıp gideceğim çoktan. Ya
sabır deyip her dediklerine kafa salladım. Elbet benim de bir bildiğim vardı.
Sonunda evlendik.
Evlenmeden evvel babasından dükkân için iyi bir sermaye de aldım. Bu devirde iş
kuracak sermayeyi adama kendi babası zor verir. Eee o kadar da olacak. Aslan
gibi damat aldılar. Onların oyununa göre ben de bir oyun yaptığımı sandım
böylece. Ama toyluk işte. Dükkâna karşı hayatımı verdiğimi anlamamışım. Güya
hesabıma göre işleri büyütüp kıza yol verecektim. Evdeki hesap çarşıya uymadı.
İşler büyüdü büyümesine, aklın almayacağı paraları kazandım. Kazandıkça daha
çok harcadım. Karı, kız, içki, kumar ne istersen var.
Sonra ne mi oldu? Bir
gecede kumar masasında kaptırıverdim dükkânı. Şimdi ne beğenmediğim karım, ne
de oyun yaptığımı sandığım dükkânım var. Beş parasız kaldım yine. Köpek gibi
pişmanım pişman olmasına ama gidip af dileyecek, her şeye yeniden başlayacak
cesaretim de yok. Meğer çulsuzun aptalı olmak ne zormuş be…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder