AŞK’A DAİR
Nalan Güven
nalanguven@pkitap.com
Ben bir, ''Siz'' derim,
Binlerce ''Sen'' dökülür
içinden...
Anlayamaz aşkı bilmeyenler,
Ne sözler gizlenir, “Siz-Biz”
içinden…
Aşklar mı değişti yoksa âşıklar
mı? Geçmiş zamanın yaşanmışlıklarına göz attığımızda tıpkı çok iyi bildiğimiz
bir şarkının sözlerinde olduğu gibi sevgiliye ve aşka duyulan saygı, aşığın
hitap şekli ile kendini göstermektedir. Kalbinde ölümsüz bir sevdanın
çırpınışları ile yanarken ne güçlü bir duruştur araya mesafeler koyup aşkı
koruyabilmek, ne naif bir ruhtur uğruna uykuları haram edip şiirler yazarken
hâlâ sevgiliye, “Siz” diyebilmek…
"Bir Bahar Akşamı Rastladım
Size..."
Güftesini Fuat Edip Baksı’nın
yaptığı Hicaz makamındaki Türk Musikisi’nin bu güzel eserinin sözleri kadar
gerçek hikâyesi de duyanları derinden etkilemektedir.
Fuat Edip, yirmi yaşında iken
rüyasında çok güzel bir kız görür. O gördüğü kıza gönlünü kaptırır. Yıllarca o
kızı bulma hayaliyle yanıp tutuşur. Hiç kimseyi gözü görmez olur. Yılların
hızlı bir şekilde akmasıyla birlikte ailesi ona baskı kurar ve evlenmesi için
zorlar. Fuat Edip, çaresiz bir şekilde, rüyasında gördüğü kızı yüreğinden
silemediği halde istemeye istemeye bir başkası ile evlenir.
Bir bahar akşamı Fuat Edip'in yolu,
Acıbadem'deki Çamlıca Kız Lisesi'nin önünden geçer. Okul zili çalmış ve
öğrenciler evlerine gitmek üzere dağılıyorlardır. Tam bu sırada Fuat Edip'in
gözüne bir kız ilişir. Bu kız, yıllar önce rüyasında gördüğü kıza çok
benzemektedir. Şair, adeta donakalır, kendinden geçer. Onun bu halini fark eden
öğrenci de mahcubiyetten boynunu eğer.
Fuat Edip, yaşlanmış haliyle kıza
bakar kalır. Fakat artık her şey bitmiştir. Adeta beyninden vurulmuş bir halde
yoluna devam ederken şu mısraları mırıldanır;
Sevinçli bir telaş içindeydiniz
Derinden bakınca gözlerinize
Neden başınızı öne eğdiniz?
İçimde uyanan eski bir arzu
Dedi ki: yıllardır aradığın bu
Şimdi soruyorum büküp boynumu
Daha önceleri nerelerdeydiniz? (*)
Tarihteki örneklerine
baktığımızda, Franz Kafka’nın sevgilisi Milena’ya yazdığı mektupta aralarındaki
büyük aşkın tutkusuna karşın sergilediği üslupta sevdiği kadına ve aşka gösterdiği
saygıya ve itinaya gıpta etmemek mümkün değil.
“Dün gece düşümde sizi gördüm. Ayrıntıları anımsayamıyorum, bildiğim
tek şey birbirimizin içinde eriyip ağladığımız. Ben sizdim, sizse ben. Sonunda
nasıl olduysa alev aldınız. Ateşin kumaşla söndürüleceği aklıma geldi, eski bir
ceket alıp üzerinize vurmaya başladım. Ama bu kez görünümünüzde değişmeye
başladı, değişti, sonunda artık görünmez oldunuz, bu kez ben yanıyordum,
ceketle alevleri döven de bendim…”
Aşk hasretine, cefasına, acısına
rağmen içimizdeki güzellikleri bize sunabildiği ve “Siz” halini her dem
koruyabildiği vakit daha bir değerlenmez mi sizce?
Baharda açan papatyanın nezaketi ile
Savruk bir gecenin mahcup karanlığı ile
Suskun ve derinden
Biraz masum… Biraz çocukça
Bazen bir masalın kuytusunda
Kimi zaman ürkek
Kimi zaman utanırcasına
“Nasılsınız?” diye sorarken
Bir bilseniz nasıl seviyorum ben sizi…
Beste: Selahattin Pınar
Makam: Hicaz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder